Blog

Başkent İle Son Tango!

Buruk bir görüş günü.
Mahkûmlar kelepçelemişler kendilerini araçlarına,
Gözlerini de siyah bir şey ile kapatmışlar
Tanımamak için.
Volta atıyorlar Başkent sokaklarında
Görüş günü bugün
Görüşemeyenler görüşecekler.
Çok zararlı şeyler yazıyorum
Büyük şeyler çıkıyor dudaklarımdan,
Dizleri titriyor edebiyatın korkudan
Korkuyor benden.
Aşkı köle ettim başkent şahit!
Ağzı açık izliyor Tandoğan
7. Caddede katliam var, geberiyor sahte aşıklar.
Aşk…
Sürünüyor karşımda
Korkuyor benden.
Bir de “O” var.
Onun önünde de ben titriyorum zaten.

Blog

Taşan Aşk

Ben “sen” için yaptıklarımı söyleyemem, bir anlamı kalmaz.

Ben kendi dünyamda bir “sen” yapmaya çalıştım, olmamış meğer.
Şimdi gidiyorum kendi dünyamdan.
Sen o dünyada olmamış halinle kalacaksın,
Bir anlamın olmadan…
Seni mutlu eden bir yerde,
Mutlu olduğun biriyle,
Mutlu olduğun zaman gülümsemeni gölgeleyecek şekilde
Aklına düşmem dileğiyle
Ve
Son kez “hoşçakal” ruhum…

Blog

Dünaydın Sevgilim – V

Dışarısı aydınlık biraz, bugün biraz daha ümitliyim gelmenden. İçim titriyor bu ihtimallerle boğuşmaktan ama yine de hayal kuruyorum sensizliğin bataklığına, yıkılması kolay olsun diye.

Güneş terketmek üzere, son gösterisini yapıyor. Rengi tuhaf garip bir havaya büründü buralar. Avuçlarım başka bir elde terlemeyeli çok oldu.

Sen gel diye…

Yıldızlar gelecek birazdan, onlardan en sevdiklerini, hani “şuna baksana ne güzel” dediklerini toplayacağım tek tek…
Ve gözlerin “onu” düşündüğün zaman dalıp gittiğinde boğulmayasın diye tavana süs yapacağım.

Bir şubat soğuğunda sen, hayallerimi öksüz bıraktığında onlar yine yokluğunun koynunda hasretine “anne” dediler, dışarıda da hasret rüzgarları esiyor.

Gel utansın rüzgarlar…

Beni en çok beğendiğin gecede gibiyim şimdi.
Yanımda sahte, yakışıksız ve alnında “u-mutsuz” yazan bir eş yok ama benim sakallarım dahi aynı boyda, sevdiğin gibi.
Özendim bu geceme de.
Gelirsen beğen diye.
Çiçeklere öğüt verdim, anlattım sen gibi kokacaklar bu gece.

Paspasın altında anahtar yok bu kez. Gururumu sakladım tam ortasına, gelirsen eğer iyi sil ayaklarını. Aşka dair tutulmayacak sözlerini çıkardım buzluktan.
Buzu açılır birazdan, gel en kızgın tavada kızart ite köpeğe yedir sözlerini, n’lur sen yeme!

Kapısı kilitli odanın duvarını sildim hayallerimle, onunla çekildiğin fotoğrafları yapıştırdım gelişigüzel. Geçip ıssız sandalyemden baktım, flu bir defolu aşk var karşımda. Yüzünde de çakma bir gülücük, yüzsüzce.

Hayır kızmıyorum sana.

Gel sen.

Seni kazandığımda gülmedim.
Şimdi ağlamamı bekleme benden.
Çünkü ben kaybetmedim, biz kaybettik.

Bugün seni bekleyişimin ilk yılı doldu.

Bu da ulaşmayacak mektuplar arasında yerini alacak şüphesiz. Ama olurda gözün çarparsa anla ki devam ediyor tutkum…

“… Sen başka kollarda arararken mutluluğu, ben sustukça soldum. Halim vaktim kalmadı inan, ama bekleyeceğim seni bil. Bil ki birisi olsa da parçam ben yine o gün kadeh tokuşturacağım parçamla yokluğuna…


Bil ki sevecek seni içimdeki -çatlak- ve sızamayacak kimse o çatlaktan…”
 

mirfanK’09
Blog

Kimse Bilmez Ama?

“… O çok sevmişti, en az benim kadar çok…”

Yanmasın ciğeri,

Benim gerçeklerimin enkazında ufanmasın hayalleri. Sırf mutlu olsun diye birileri umutlarını peşkeş çekti diğerleri.

Masmavi geceleri, doğum çığlığı gibi süslüyor her yeri. Komşu şikayetçi olsa da adı sevda konamaz hiçbir dala…

Sırf ben duvarlara sürterken hayallerimi, o kıvılcımlardan yanmasın diye gittim.

Gerçek şu ki;
Sevdim ben,
“Onun benden nefret etmesine izin verecek kadar, bunu izleyip delirinceye kadar çok sevdim.”

mirfanK’08 (ikibinsekiz)

Blog

Pé Setti!

Utandım,

Sana sevda demeye utandım.
Uzatma,
Sen bir başkasına hibe ettin tüm hayallerini.
Hiçbir gurursuzun yapmayacağını yaptın sen,
Ve beni köpek gibi sevdiğini bilmeden.
Uykusuza masallar artık.
Uyut uyutabilirsen.
Sen büyük bir yola girdin
Küçücük hayallerin ve ufkunla.
Bu zavallı dünyaya bir küçük daha doğurmaya.

Biz yakışmadık bu dünyaya “aşk” neylesin?
Ay’dan bakıldığında görülen en büyük kahpesin!

mirfanK’09