Blog

Taşınmak

Fındıklı, 2020

Bir kere insanlıktan nasibini almışsan hiçbir yerde aç kalmazsın.

Bir yerden başka bir yere gitmek. Yanında götüremediklerin götürdüklerinden fazla ise bu taşınmak değil, bu biraz ayrılık. Bir şehirden diğerine, bir evden başka bir eve, bir insandan başka bir insana taşındıkça azalıyorsun. Az yine bi’ nebze iyi. Bazı taşınmalar eksiltiyor. Eksik kalmak fena.

Ve taşındıkça sıyrılıyorsun bazı parçalardan. Bu bazen kullanmadığın bir ayakkabı, bazen varlığını unuttuğun bir hediye bazen de çok fazla kullandığın kibir olabiliyor. Giderken götürmüyorsun yanında. Yeni şehrinde, yeni evinde, yeni aşkında bunlara ihtiyacın kalmıyor. İlk taşınmanı hatırlasana, elinden gelse duvarları sökecektin değil mi? Ben sökmüştüm. İçimden.

Mesela salonun ortasında bohçalanmış eşyalara bakıyorsun, onlar artık eşyalığını yitirmiş, aileden olmuş. Benliğine kazımışsın, hani bir imkân olsa nüfusuna alacaksın. Bir de anılar var. Göğsünün ortasında bohçaladığın, istiflerken bir cenaze merasimine bakar gibi baktığın, yeni yerinde kök tutacak mı diye tasalandığın, uyurken bile taşıdığın anıların.

Anılarımızın can suyu, eşyalarımızın dört duvarı olduk, gayrı ayağımız taşa değmez.

Arkada çalsın: Bizi hasret koyan gama kardaşa
Bir ayrılık, bir yoksulluk, biri de ölüm


mirfanK’20