Söyleşi

Son Ümit Dergisi, 6

1.-Hakkınızda bilgiye ulaşmak oldukça güç, okurlarımız için İrfan Kurudirek’i sizden dinleyebilir miyiz? Sizce kimdir İrfan Kurudirek?

-1987 Erzurum doğumluyum. Sporcu bir ailede büyüyüp geleneği bozmadım, Beden Eğitimi mezunuyum, aynı alanda yüksek lisansımı bitirdim ve buz hokeyi antrenörüyüm. Bu yıl Buz Hokeyi Kadınlar A Milli Takımında yardımcı antrenörlük yaptım. Dünaydın Sevgilim (2011) ve Karton Külleri (2012) yayımlanan kitaplarım. İkisi de birer baskı yaptı ve baskıları tükendi. Bunlar dışında çeşitli dergi ve gazetelerde şiirlerim yayımlandı. Yitik Ülke yayınlarından çıkan “Mutsuz Aşk Vardır” ve “Tuhaf Alışkanlıklar” adlı kitaplarda da birer yazım yayımlandı. Fırsat buldukça bu ve benzeri işlerle uğraşıyorum.
2.-Şiire yönelmenizi sağlayan olay ya da kişi kimdir? Yazmaya nasıl ve nerede başladınız?
 
– 2008 yılında SiyahKahve’de yayınlanan bir şiirim üzerine pek kıymetli Yelda Karataş ile hoş bir sohbetimiz olmuştu. Evet, şiire düşüşüm tam olarak 2008 kışına denk gelir. Öncesinde diğer türlerde çalışmalarım oldu, hâlâ çalışmalarım devam ediyor. Şiir çok başka ama. Fakat fotoğraf-öykü buluşması ödüllü fotoğrafçı Murathan Özbek sayesinde oldu. Onun çektiği fotoğraflara öyküler yazıyorum, kendisi ülkemizin yetiştirdiği en önemli fotoğrafçılardan birisi. Son iki yıldır dünya birinciliğini kimseye kaptırmıyor. O’nun fotoğraflarına öyküler düzmeye çalışıyorum.
 
3.-Birçok şiir sever sizi “Gam” şiiriniz ile tanıdı. Bu şiiri yazarken nasıl bir ruh hali içerisindeydiniz?
-Gam bir bebek ise eğer doğum belgesinde İbrahim Tenekeci yazar. O’nun bu şiirin doğuşunda emeği büyüktür. “Gam” hayatımda masmavi bir yol oldu. Yazım süreci en uzun şiirim gamdır. Keyifli bir yazın sonuna doğru bitirdim, tahmin ettiğimden çok beğenildi. Hatta en sevecen hikayesi de bir bey doğum yapan eşine el yazımla yazdığım gam’ı hediye etti, hatırladıkça tebessüm ederim. 
 
4.-Yazarken özellikle değinmek istediğiniz/değindiğiniz bir tema var mı? Var ise bu tema nedir?
-Özellikle değindiğim bir tema olmadı hiç. Şu sıralar kavuşmanın o kadife dokusunu düşlüyorum. Hasretlik kuşlara bile ölüm.

5.-Sizce bir şiirin olmazsa olmazı nedir?
-Sevgili.
6.-Sizce yazın dünyasının en büyük problemi nedir?
-Keşke insanlar sosyal medyada paylaştıkları kadar okusalar.
7.-Birçok şairin çeşitli şehirlerden ilham aldıklarını biliyoruz. Siz de işiniz gereği pek çok şehirde bulunma imkânı elde ettiniz, size ilham olan bir şehir var mıdır?
-Erzurum öykülerimin beşiğidir. Yeri ayrı. Fakat bir şehir söylemem gerekirse bu Venedik olacaktır. 2010 yılında Viyana’da bir orta çağ piyanistini anlatan r
omana başlamıştım, bitirmek nasip olmadı. İlerleyen yıllarda tekrar o havayı soluyup 
o romanımı bitirmek istiyorum.
8.-Yeni bir kitap hazırlığında olduğunuzu biliyoruz, çok giz
li değilse okurlarınızı nasıl bir kitap bekliyor?
-İlk iki kitabımdan çok farklı bir kitap gelecek. Değişik diye tanımlayabilirim. Son çalışmalarımızı yapıyoruz, Eylül 2014’te okuyucu ile buluşacak. İkinci kitabım Karton Külleri çıkmadan önce sevgili Murathan Özbek ile birlikte bir tanıtım filmi hazırlamıştık. Üçüncü kitabım için de aynı şeyi düşünüyoruz.
9.-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı İrfan Bey?
-Yayın hayatınızda başarılar diliyorum.
Röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ediyor, edebi yaşantınızda başarılar diliyoruz…
Blog

Zıplayan Kaplumbağa

zıplayan kaplumbağa

Kara mı leke / Kırmızıya mı örtü / Ben bilemedim.


İki kere ikinin beş ettiği yeri yanlış yerde arıyorlar. Matematikten mucize beklenir mi hiç? Oysa kafalarını çevirip aşka bir baksalar neler beş ediyor onlar bile şaşırırlar.

Parmağımı boğazıma bastırıp kusuyorum durduk yere. Boşuna yapmıyorum bunu içimden atmam gereken şeyler var biliyorum ve bunları atmak için her yolu deniyorum. Gözyaşına binmezlermiş, biraz şımarık büyüttüm onları. E şarkılara da sarılıp gitmiyorlar. Başka kokular, başka tenler diyorum üzerime gülüyorlar yahu! Ne yapayım diye düşünmekten uyku uyuyamaz oldum. Ah bir görsem şunları giderken; soğuk bir bardak su içeceğim. Şerefe!

Birileri bir yerde sesimi duyarsa eğer bil ki kendimi çağırıyorumdur. Yapayalnız kaldım son zamanlarda yine kendimle dertleşiyorum. Anlayacağın yine aynalar, yine sahte gülüşler, yine keder.
Yatağa tek parça olarak girdiğim geceler parmakla sayılır ama beş eder mi bilmem. Kalabalığa karıştığım sabahlarda elinde buğulanmış poşetlerle yürüyen memurlar görüyorum. Bir de akşamdan kalma öğrencileri görüyorum. Onlar tebessüm ettiriyorlar saolsunlar. Ama o soğukta elleri şekil değişmiş çocuklar seni hatırlatıyor, içimi sızlatıyor, düşlerimi karartıyorlar. Sana yapamadığımı yapıyorum, başlarını okşayıp geçiyorum.

Tamam tamam biliyorum. Ben seni ilk düşlediğim yerde gördüğüm kaplumbağayı zıplatmaya çalışıyorum. Üstelik yardım beklediğim bir şey veya bir kimse de yok. Hayır, boşuna değil. Değil!

Parmağımı şıklattığımda kaplumbağa zıplamıyor ama sen aklıma geliyorsun. Biliyorum senin aklına hiçbir şey gelmiyor ve yine biliyorum ki o “hiçbir şey” benim.

Ben gidiyorum
Midem bulanıyor.



Fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’