Blog

Deneme – Bir

“Şayet sıcacık bir yorgan ise istediğiniz, iliklerinizi ısıtacak bir güneşten vazgeçmiş olabilirsiniz…”

Elinden düşen kadehin parçalarına uzun uzun baktı kadın…

Bir intiharın eşiğinde otururken ayaklarının çektiği yöne baktı ve gülümsedi. Bazen bir derin nefes kadar kolay, bazen bir derin nefes kadar zor yaşamak diye kıpırdattı dudaklarını. Oysa hedef ile başbaşa bıraktıkları on ikiden vurmuştu. Bu bir bakıma iyi olabilirdi, kırılan kadehin parçalarının çatı süsü oluşu gibi.

Sallanan ayaklarının altında salınan aşıklara baktı bir süre. Belki kendini bırakacağı boşlukta onların hayalleriyle kavrulacaktı ama yine de var gücüyle onların hayallerine ortak olmaya çalıştı. Konuşmakta zorlanıyordu. İçinden geçenlerin bir tanesini dahi yakalasa tutunacaktı hayata ama kayıp gitti her şey tüm varlığı gibi…

Elleri arasında gerilen bir uçurtmanın mutlu ettiği çocuğu gördü kadın…

Bir uçurtma ile mutlu olmak veya bir uçurtmayla uçmak. Belki olmak ya da olmamak. Kim bilir en ufak bir hamle kimsenin tarifini yapamayacağı bir başlangıca işarettir.
Belki ufuk çizgisinin rengi kadar berrak
Belki en mavi deniz suları gibi düşsel bir güzellik yaşanacak…

Koltuğunun altında bir gül ve arasına sıkıştırılmış mektup ile hızlı yürüyen bir genç gördü kadın…

Kadın gördü usta. Görebilmeyi öğrendi.

Sonra aşağıdan yükseldi hızlı yürüyen gencin öğütleri

Tercih etmemektir vazgeçmek,
Kırılmak değil; dökülmektir.
Günahsız şarkıların nakaratıdır,
Gelinin veda anıdır vazgeçmek.

Her ne kadar vazgeçmeyi bilenler alsalar da hayatın tadını
Asla takdir edilmeyenlerdir onlar

Şimdi sen vazgeçeceksin
Ve
Bazıları
Çocukların ulaşamayacakları
Yerde
Saklayacaklar
Seni

Fotoğraf: Murathan Özbek
Kurgu: İrfan Kurudirek

mirfanK’10
[Role Play]
Blog

Alt Üst

Zırhını giyinmemiş düşmüş sokaklara bir aşık
Savaşı kaybedenlerin çadırına yürümüş.

Orada birisini görmüş.
Ellerini dizine vurarak “geleceksin” diye ağlayan birisini…
Bu savaşlar çıkmış çıkalı savaşırmış bu çadırdakiler.

Ay çıkmış gökyüzüne.
Okyanus gidip gelmiş dövmüş kıyıları.

Alt üst olmuş aşığın içerisi.

Bakmış ki

Elleri hala dizlerinde
Gözleri hala gökyüzünde.

mirfanK’10
[Nazardeğmesin]
Blog

Dünaydın Sevgilim – XIV

Sisler arasından parıldayan bir ışık alıyor gözlerimi
Alıyor ruhumu, alıyor benliğimi.

Sadece senden geriye kalanlar sığıyor avuçlarıma. Yüreğimden taşıp dökülenler avutuyor birilerini. Kimsenin sevilmediği ve sevilmeyeceği kadar sevilmen yüzünde bir tebessüm bırakıyor. Hissediyorum.

İnadına yaşlarını doldurmaya çalışıyor avuçlarıma günlerin hasreti. Senden geriye kalanları bir kenara bıraksam, ellerime dolsa o gözyaşları belki sen diye kıyamam damlatamam parmaklarımın arasından.

Hayallerimin duvarlarına itina ile dizdiğim resimlerin daha neşeli şimdi. Her gece yıldızları utandıran masallarım kulaklarında kaybolup gidiyor. Ne kimse duyuyor sesimi senden başka, ne de uyumaya yeri var başkalarının. Sen her yıkılışında “neden yıkıldım” diye kahrolurken ben “kaybolmadığına” şükrettiğim için ayaktayım belki. Biliyorsun, her yıkılışında bin parçaya bölündüm. Eğer parçalarımı toplamasaydı tek bir gülüşün en ufak sillenle yerin dibinden severdim seni.

Dilimin ucunda çok şey vardı söyleyemediğim. Elde avuçta kalan tek şey senin özlemin. Neler dilemiştim hayattan senin dışında? Bak sırtımda bir dolu hayalle geldim kapına üst üste istifle hepsini en derin dolabına.
Şimdi içimde senden bağımsız yaşayan bir çocuğa öğütlüyorum seni. Hani ağaç yaş iken eğilirmiş ya, dimdik sevsin seni istiyorum. Alnının akıyla.

Ben seni aramak için gökyüzüne baksam da
Sen yine de sarıl kollarıma.

Parmağını dudağına götürüp topladığın ekmek parçacıkları kadar yakınındayım
Kuruyunca parmağın dökülüyorum ayaklarının dibine
Ve
Ezip geçince sen
Ben Allah’a yalvarıyorum.

Vakit yüzüne kapanıp
Mutluluktan ağlamanın vaktidir
Bu aşk
Bu cümleler
Yepyeni bir hayatın
İlk cilveleridir.

” Böbbürleyinceelimisıkkihuphurukalsınhayallerimiz “

mirfanK’10
[Dünaydın Sevgilim – Ondördünde]
Blog

Avuç

Su gibi seni sevmek
Ne kadar susasam kendi payıma
O kadar susuyorum
İkimizin adına.

“… şarkıdır aşkın ilahi aşk makamından…”

mirfanK’10
[Ballıdildenbalaballar]
Blog

İskemle

Düşünüyorum da;
Bir gün
Adım geçtiğinde satılarda
En büyük umutların hatırasında
Kimliği belirsiz aşklar pahasına
Ne olursa olsun
En derin aşk sen
En güzel gülüş senin olacak.
Yine büsbüyük sen sevileceksin
Yine koskocaman yankılanacak adın
Bir gün unutacağın bu topraklarda.

mirfanK’10
[Çoksevdimikimizi]
Blog

Sarı Papatya

Yağmurun yağması
Güneşin açması
Veya
Bir başka mevsimin gelmesi
Gelişin kadar kutsal olmayabilir.

Her mevsim yaprakların döküldüğü bir kentte insanların da yapraklar gibi döküldüğünü izle. Soğuktan donmuş, çatlamış yürekleri hasta bakışlarıyla insanları tanı. Çiçeklerini hiç sulamamış anneler gör, hiç çiçek koklamayan gelinlere şaşır. Bir de kendine bak güzelliğini gör, farkına var kendinin. Mutluluğunun, gözlerindeki güneşin farkına var. Yanındaki bana bak, gülümse…

Karlı dağların kahverengilerinden şekiller yap benim yerime. Neye benzetirsen benzet bir kopyası benim elimde… Bir çocuk var bak bulutlardan düşmüş o dağın başına elinde yüreğiyle karşında duruyor bak, gözlerinin içine bakıyor sana doluyor, seni soruyor. Al bir kopyası da kalsın sende…

Bulutlara bak, korkunç bir zifiri karanlıktaki gökyüzüyle ürper. Parmağınla göster inadına herkesin gözüne soka soka göster. Kahve çekirdeklerini savur, sakızını patlat içerden gün gibi al ışığını batıp giden güneşten… Topraklarda ki izlerini topla, bir gönül fukarasına ömür katan izlerini toparla bir kucak dolusu ömürle bırak bir kenara. Senden ayrı sohbeti, sözü olmayanları tanı. Tek sözüyle dünyayı aralayanları tanı. Şahit ol sevildiğine. Çok sevildiğine…

Kıyıya vurmuş düşlerim
Üzerinden geçen martıların sesleriyle ayakta
Bir bedene sığdırabildim seni.
Bir ömürden taşırdım yokluğunu
Dolduramadım sayfalarca
Yine sana adardım;
Bir bedenim
Bir ömrüm daha olsa.

Olsun…

mirfanK’10
[Koparılamayançiçeklerdenbirbukleyaptımuyudiye]
Blog

Gökyüzü

Aynı gökyüzünü kollamışız gecelerce.
Yıldızlardan birinin bacağına bağlayacaktım seninle ilgili tüm dileklerimi
Senin dilendiğin bir yıldız kaydı
Güneş tutuldu
Ay hala pişman.

mirfanK’10
[Desen]
Blog

Susma

Ne zaman geçse adım bir sohbetin kıyısında seni arıyor tüm gözler
Adımın yanında bir gelincik gibi duruyor adın
Farkında mısın?
Süpürülen her gecenin sabahında sen
Her yağmur damlasının ardından topraktan efil efil yayılan sen.
Susan sen
Susayan ben.

mirfanK’10
[Susma]
Blog

Sen misin Yağan?

Suratımın en sevdiğin tarafı

En sevdiğin kentin
En sevdiğin sularında giden
Bir vapurun camına yapışık.
Aklımda sen
Hayallerimde sen
Belki yağan da sensin.
Gözümden bir yaş yüzdürdüm
Cama doğru
Bir yağmur damlasıyla birleşip
Denize karıştı
Akdeniz
Kucakladı
Bizi
Sen yağdın sandım
Alabora oldu düşlerim
Seni aradı
Kayıp ellerim.

mirfanK’10
[Venezia]
Blog

Keşke

Keşke seni hiç tanımasaydım.
Kiminle kıyaslasam seni
Açık ara farkla
Hep
Sen kazanıyorsun.

mirfanK’10
[Fark]
Blog

Gözlerin

Bir açmışsın ki mutluyum
Bir kapatmışsın
Her şey
Gitmiş elimden.

Mektup
Hala gönlümü taşıyor sana ısrarla
Ellerinde şimdi
Tüm satılarım
Yüreğim.
Katla koy yüreğine
Sevgimi
Sevdiğimi.

mirfanK’10
[Mektup]
Blog

Bizi Unutma

Her sustuğunda bir çocuk
Unutma bizi.
Son dileğimin en güçlü cümlesi bu.

Hayallerinin her kıvrımında aklının bir yerine düşsün bir ses.
Üzülme, ama hatırla bizi.
Şarkılar söylerken kuşlar nakaratlara düşsün şarkılarımız.

Sende kalmış tüm neşem
Sende kalmış tüm aynalarım, benliğim. İçim dışım sende kalmış.
Unutma sendeki beni.

Ama

Gittiğinde bir gün.
Dizimde yattığın geceleri unutma ama.
Hatırla ama.
Ama.
Ama…

mirfanK’10
[Yakarış]
Blog

Dal

Seni çıkarıyorum benden
Geriye kalan
Et
Kemik
Ve
Hissiz bir beden.

mirfanK’10
Blog

Dünaydın Sevgilim – XII

“… gelişinin üzerinden kaç zaman geçti bilmiyorum ama gelişinden sonra yüzümden geçen gözyaşlarım okyanus…”

Bir dağın başında kalbim oksijen için can çekişirken aşkın tanımını getirdim tekrar önüme. “… aynı havayı soluduğunda daha az nefes almaktır…”

Kaç aşık sevdiğinin yanında ciğerlerini doldurur bilmiyorum ama ben kokunu muhafaza edebileceğim kadar soludum o havayı. Yıldızlar şahit. Benim dilim yalanı bıçaklasa da yıldızlar şahit, yıldızlar masum, yıldızlar…
Onlar dile gelse anlatsalar kaç kere sensiz baktığımı onlara, kaç kere dualarıma bahane ettiğimi söyleseler. İnandıklarını anlatsalar, sabrımı söyleseler sana. Gözlerin çakmak çakmak bakacaksa eğer yıldızlara dil oldum ben. Bil.

İmkansızdan bir önceki durakta buldum seni. Belki de hep orada bekliyordum ben, sen yeni geldin. Koşuşturup duran çocukların arasında dimdik, gözlerini kırpmadan bir adamı oynadım tam 761 gün. Ve sen mutlu oluyorken; öyle sanıyorken, ben aşık oluyordum sana damla damla.

Zor, birini “en güzel” yapan sıfattır diyerek zorlaştırıyorum seni içimde. O kadar zorlaştırıyorum ki bazen hayallerime ortak ederken utanıyorum kendimden. Nasıl oldu da sevebildim bu kadar diye soruyorum kendime. Akışına bırakınca seni hiç bilmediğim ve daha önce görmediğim bir şiddette büyüyorsun. Önüne geçeyim diyorum. Acımıyorsun / Ezip geçiyorsun.

Ayaklarının dibinde bir çocuk. Veda etsen, hayatının anlamıyla kaybolup gidecek. Sessizce çıkıp gitsen kaşlarıyla, gözleriyle, etiyle, sesiyle seni bekleyecek.

Yalnızlıktan bağımsız bir şey şimdi yaşadıklarım. Çocuk dönüp duruyor yatağında uyumak için. Ama bir sesle irkilip hayatının göbeğinde oturan güzeli seyrediyor.

Bir gün dizlerimi parçaladığım yerde gülerken gördüm seni. Ben çocukluk masumluğumu giyinmiştim, cebimde turbo sakızlarım. Sen de aynı masumlukta ağzını yüzünü bulaştırdın eskilerin dondurmasına. Çocuktuk biz. Büyümedik. İçimde yukarı doğru koşan bir sevda var. Onun kadar hızlı atıyor yüreğim. Yalnızlık zor olsa da “Sensizlik” apayrı bir şey.

İlk heyecanlandığım yerde
İlk gözlerimin doluşunu izlediğim yerde
Heyecanlandım
Gözlerim doldu.

Uçsuz bucaksız bir mutluluksa dilediğin;
Aç kollarını ve yatağına at kendini.
Mutluluğun ilk kartopunu attım yüreğine
Çığ olup geliyor ayaklarının dibindeki çocuğun önüne.

Alt mahalledeki aşık çocuğun söylediği şarkı kadar masum, boğazına sarılan çocuk kadar deli, hissedemeyeceğin kadar çok.

mirfanK’10
[Dünaydın Sevgilim]
Blog

Tebessüm

Adının kelimeler arasında karıştığı bir gün oturdu yüzüme tebessüm.
Gelişine verdim bu adı
Ağaçlara senin adın
Bebeklere senin adın
Yokluklara
Hasretlere
Olmamışlara
İmkansızlara senin adın…

Biliyorum şu anda “O” uyuyor ama,
Biliyorum şu anda “O” yarı ölü ama…
Ben rüyalarına sevgilerimi gönderiyorum.

Ve biliyorum.
Bir gün tüm uykularını süsleyecek bir isim
Ve onu sonuna kadar çekeceksin ciğerlerine.
O nefes seni çok mutlu kılacak biliyorum.
Belki yanımdayken arifesini yaşıyorsun o mutluluğun
Belki de o mutluluğa bir adım yaklaşıyorum.
Ama o nefesini dışarı vermeye çekineceksin.

Velhasıl;

İçimde körebe oynayan bir çocuk var şimdi.
İki eli de karşıda ve boş ama yüreğiyle seni arıyor.
Birazdan gözyaşlarınla boğulacak

Bilmeni isterim ki;
İşte bunu bilmek

Beni kahrediyor…

mirfanK’10
[Tebessüm]
Blog

Ayak İzi

Ayağın yumuşak yüzeyde bıraktığı iz…

Ayak izine rasladım
Benim izlerimin yanında.

Belirgin bir güneş ışığıyla ve üzerinde yağmur taneleriyle.
Aralarında bir çiçek var.
Bir taş var aralarında.

İki iz var toprağın üzerinde
Yerin altında can çekişen aşkıma inat
Ağzının dibinde duruyor izim.

Yanında yürümek
Topraklara ışık vermek
Çiçeklerle uğraşırken sen;
Bu izi görüp resmetmek…

Aşk…

mirfanK’10
[Ayakizi]