Blog

Af-ı Mektup

Hayır olamaz.
Bu can seninle ilgili olmusuz bir şey yapamaz. Yapsa dahi

Yaşayamaz.

Kırmak fiilinden bahsettiğin andan beri düşünüyorum “Seni kırmış olabilir miyim?” diye, bu mümkün değil. Çocukken sevdiğimiz saklardık, sonradan bulamayacağımız kadar derinlere hem de. Öyle bir şeysin benim için. En çocuk halimle seviyorum seni ve kendim dahi bulamıyorum seni içimde. Belki bulsam kırarım seni, beni paramparça ettiğin gibi belki. Oysa yok öyle bir durum. Bir yüzün var diye umuyorum ve ona göre ölüyorum ben. Yazık bir sefalet içerisinde dahi sana karşı inceliyorum, inceliyorum tekrar inceliyorum. Kalın bir bünyenin kırmasından bahsediyorsun, kırıyorsun. Tozum dumana karışıyor hem de… Ben bunu mu hak ediyorum? Sence evet!

Kınından çıkmış senin “olmamış ben” kılıcın.
Ben asla o kına girmeyeceğim biliyorum, neye savaş veriyorum onu da bilmiyorum aslında. Tek isteğim iyi olman. Bunun için çırpınmam dokunuyor sana galiba. Çırpınışlarım hiç dokunmadı bana, ne bana ne de gururuma. Savuruyorsun kılıcını işte! Hiç korkmadan hem de. Keser mi, öldürür mü diye düşünmeden hem de!

Ben kıydıysam affet.
Kıymadım
Kırdı isem
Ki
Yapamam
Düşünmeden affet.

Bir gün kellemi uçurduğunda
Akacak kanım senin için.
Doyacaksın
Bana
Ve
Yokluğuma.

mirfanK’09 ´CZ´[Adressiz]
Blog

Yoksullaştık

Har vurup
Harman savurduk dostluğumuzu da
Vefamızı da
Bu yüzdendir
Arkamızdan gelen seslerin çoğu
Şerefsiz
Adi
Ve
Ahlaksız.
Arabesk kokuyor
Tüm şiirlerim.
Yazık;
Sen de sevdim diyeceksin
Benim sevdamın gölgesinde
Dinlenirken
Ben de sevdim diyeceğim
İnsanlar da
Sevmişler
Diyecek değil mi?
Biz sevdikçe
Yoksullaştık
Yoksullaştıkça
Saydamlaştık

Bebeğim.

mirfanK’09 ´CZ´[Saçmalamamamaslında]
Blog

Pervaz

Biraz önce oradaydım
Azrail ile selamlaştık.
Çizgi hayata dahil mi diye sordum
“Neden” dedi?
Ona göre üstüne basıp
Onu düşüneceğim dedim.
“O ölüm çizgisi” dedi.
Gülümsedim.
Beyaz şarabımdan bir yudum aldım
Bir nefes sigaramdan;
Beni sevenleri selamladım
Kör günlere ses oldum
Geri döndüm
Kötü ayrıldık biz
Ben şad oldum.

mirfanK’09
[ Pervazda ]
Blog

Yalnız

Unut dediler
Bana
Gerisini hatırlamıyorum.

mirfanK’09 ´CZ´
[Üç Cümle -]
Blog

Biz ki

Gecenin sabahı doğuruşunu izledik
Dokuz kere
Sancılarına şahit olduk
Yıldızların
Bu seyir yüzünden kovulduk
Arkamıza dahi bakmadık
Giderken
Ve birileri
Kuyumuzu kazarken
Biz sadece güldük.
Gülücükle uğurladık karıncaları yuvalarına
Onlar tek tek taşırken kum tanelerini
Biz kuyumuzun boyumuza gelmesini bekledik
Beklerken
Güldük
Ve kuyunun başında hiç ağlamadık
Boyumuz okyanusları korkutuyor
Bir gün içinde ağlayıp denizleri
Önümüze katacağız
Şart olsun.
Büyüyünce doktor olacak birileri
Biz hastalıkları yokedeceğiz
Biz büyüyünce
Siz göremeyeceksiniz.

mirfanK’09 ´CZ´[Var mı Nazo gibisi?]
Blog

Enigma

Çözülemeyen bir denklemin
Çizgisinin altında
Isınmaya çalışan yazık bir
Acizsin.

Bir gün canından çok
Değer verdiğin
Karşındaki çizginin

Üzerine birisi gelirse
Sen kadar aciz;
Birbirinizi yok edin
Utandırmayın

Beni

Hadi…

mirfanK’09 ´CZ´
Muamma
Blog

Seni Aratan Bir Gün

Parçalı bulutlu düşlerle uyanığım yine. Penceremden içeri istenmedik bir soğuk hava giriyor, sınırlarını zorluyor rüzgâr yine. Hayallerim battığında gözlerim derin bir uyku için kapanacak. Üstümü dahi değiştirmeyeceğim serkeş bir hayata duyulan özlemin en son demindeyim. Seni aratıyor bugün inatla, bende günü kırmıyor seni arıyorum…

Geçtiğin son hayalinde ben var mıydım bilmiyorum ama benim sensiz aldığım nefeste oksijenim bile noksan. Ömrümüzün son demine, son baharına geldiğimizde kulağına “iki kelime” fısıldayabilecek miyim? Sıradan günlerin sıradışı bir hayali ile tekrar karşı karşıyayım. Senin beni hiç umursamadan bine bölüşün geliyor aklıma, benimse inatla bin parçamla seni sevişim…

Bir oyun oynamalıyız
Senin asla “ebe” olmayacağın bir oyun. Bu oyunda başrolü de oynamamalısın. Yok hayır, figüranlık değil. Daha çok suflörlüğe yakın bir rolün olmalı. Bana ne yapacağımı söylemelisin, ama seni unutmak veya senden kurtulmak konusunda değil. Hafızana kazınan senaryonun “anahtar kelimeleri” bunlardan ibaret biliyorum. Ama bu oyunu oynamadan önce aklına “asla unutmayacak!” kod adlı bir senaryo yazsan iyi olur. Bir çerçevenin içinde oynayacağız bu oyunu. Ben pencereden aşağıya bakan bir çaresizi oynuyor olacağım. Sürekli seninle ilgili hayallerimi okuyacağım. Şizofrenik bir aşkın vurgununu yaşayan erkeği de oynayabilirim, sorgusuz sualsiz kendi kendine konuşan ve hayallerini anlatan bir adamın dramını anlatacağım. Sende not vereceksin bana. Kendi üzerinden…

Yüzüncü eserin bu olması tuhaf.
Bekleyişler içinde ben
Kıpırdanmak için çırpınan kalbim
Ve hiçbir şeyden haberi olmadan uyuyan
Sen
Var ol.

Fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’09 ´CZ´
Blog

Şaraba Boğuldum [Yüzüncü Kayıt]

Dikkat dikkat!
Tekrardan

Kanamalı bir kalp için acil olarak A RH (+) aşka ihtiyaç vardır.
Aşk bulunamazsa şayet
Şarapla yama yapabiliriz.

Seni duyan herkes koşuyor yanıma. “Anlat” diyor, anlatıyorum. Etkileniyorlar. Bazıları sırrımı merak ediyor, çok güzel yazıyorsun gerçekten diyor. Şaşıp kalıyorum aslında çünkü ben senden normal bahsediyorum, onlar abartıyorlar. Sence de öyle değil mi?
“Ukala” kimliğimden sıyrılmışım, yontmuş Avrupa beni.
Duymuşlar yine seni.
Elinde şarap ile geldi yatak arkadaşım. Farklı bir dilde “yazmaya devam et” dedi. Demek ki o kadar kaptırıyorum ki kendimi, olayın ehemmiyetine vakıf olmuş o da.

Dilim döndüğünce anlatsam seni eminim gururlanacaktır o da. “Böylesine seven bir arkadaşa sahibim” diye. Hoş sevmek onlarda da farklı ya, olsun yine de anlardı halimden; dilimden anlamasa da. Sıcak bir yüreğe sahibim, dünya gibi. Ama tam olarak dünya gibi düşünme. Dünya bir gün soğudu ve üzerinde yaşıyoruz ben yıllardır soğumadım sana karşı sanırım bu yüzden yaşamıyorsun gönlümde. Evet, bu yüzden dolaşmıyorsun yüreğimde. Oysa insan yaktığı yürekte yanar mı diye düşünüyorum. Yanmamalı, en azından bu doğanın kanunu ise biz bu aşkı doğa’dan habersiz yaşamalıyız. Çünkü ne kadar yakarsan yak yüreğimi, ben o yüreğin içinde asla yakamam seni.

Gez
Toz
Ye
İç
Eğlen

Senindir bu evren.

Ben hep anlatacağım. Bir gün bir kıza aşık oldum, sonra diğeri küstü diye ben başkasına aşık oldum diye.

Sen çözersen beni
Sağlamamı yapmayı unutma

mirfanK’09 ´CZ´[Andrew from USA]
Blog

Ayazsızım

Çocukken kaybettiğim ayaz kokusuna
Kavuştum bugün
Kaybettiğim şeyleri topluyorum
Bir bir.
Çocukluğumu aldım gözümün önüne
Egzoz dumanında yitip giden
Bembeyaz karları anımsadım.
Ellerimin donuşu
Platonik gözlerde varoluşu
Hepsini geçirdim aklımdan
Yabancı sesler unutturamadı sevdiklerimi
İntiharın eşiğini temizledi
Bedenim
Paspas gibi şimdi
Hislerim
Ayaklarını siliyor
Adını dahi
Bilmediklerim
Yazık bir çöp kutusunda
Artık
Tüm kinlerim.

Fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’09 ´CZ´
Blog

Milyondabir

Yerimde olup bunları duymak isteyen milyonlarca kız olmalı
Yerinde gözü olan milyonlaca kız sana kurban olmalı.

En güzel şeyler
Sıcakta satılır
Ve “soğuk içilir.”
Sıcacık sevdim seni
Şimdi ise mevsimlik dolabımda
Sıcacık sevgim.
Soğusun;
Şerefine içeceğim
Yokluğun
Vefa
Ve
Vefanın vekaleti ile
Belki o zaman teşrif buyurursun
Yüreğime
Meze olsan da olur
Şu sefil halime.

mirfanK’09 ´CZ´
Blog

Bağcıksız Ayakkabı

Bilseydim seni göreceğimi
Bağcıklı ayakkabılarımı giyerdim
Lâkin
Kokunu hissettim;
Dizlerimin bağı çözüldü
Yüreğim ellerinde
Hep
İki büklümdü.

mirfanK’09 ´CZ´
Blog

Eksik Olma

Bu cümleyi kurmam gereken yer
Bana yaptığın bir güzellikten sonra
Olmalı.
Oysa bu cümle sadece
Tüm güzellikleri
Sensiz yaşadığım zaman
Geliyor boğazıma.
Seninle güzellik yaşamak
Boynumun borcu olsun diyorum
Sessizce gömülüyor hayallerim
Karanlık ve soğuk sulara.
Yedi cihanda aziz olasın
İçinde güzelliğe dair
Tek dem bulunan sofralarda
Eksik olmayasın.
Dilerim Allah’tan
İçinde sana dair
Hep güzellik besleyen
Bu kuluna da bir gün
Uğrayasın.

Uğurlar olsun.

mirfanK’09 ´CZ´
Blog

Çıplak Düşlerim

Biz hiç dönmedik yolumuzdan

Hiçbir zaman vazgeçmedik
Asil sevdamızdan
Yıldızlara sor bak
Onlar dahi
Kayıp geçmedi aramızdan.
Sondürecek kudretimiz olsa güneşi
Yıldızları utandırsak bir bir
Sevdamıza imrenseler de
Bencil belleseler bizi
Sadece birbirimize adasak
Tüm sevgimizi.
Olur mu dersin?
Giyinir mi bir gün
Çıplak
Düşlerim,
Yoksa yine bırakır mısın
Boşluğa
Bu kez
Çıplak
Düşerim

mirfanK’09 ´CZ´
[Olmadı]
Blog

Efsane Şiir: Mükâfat

Padişah dönemin ünlü şairlerinden Sümbülzade Vehbi Efendi’yi yanına çağırtır “Efendi Vehbi; Bana öyle bir lagirdi et kü ilk misrasinda kellenik urmak, ikincu misrasinda isse senu ödüllendirmek isteyeyum” demiştir. Onun üzerine Vehbi şu efsane şiiri yazmıştır.

Mükâfat


Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,

Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.

Lal-u sarap icürem ve islatip gecirem,
Parmagina yuzugu, hatem-i zer drahsan.

Eğil eğil sokayim, iki tutam az midir?
Lale ile sümbülü kakiline nevcivan.

Diz cökerek önune ilik ilik akitam,
Bir gümüs ibrik ile destine ab-i revan.

Salinarak giderken arkandan ben sokayim,
Ard etegin beline, olmasin camur aman.

Kulaklarindan tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden cizmeyi, olasin yola revan.

Öyle bir sokayim ki, kalmasin disarda hic,
Düsmanin bagrina, hancerimi nagehan.

Eger arzu edersen, ben agzina vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuc avuc altini, olsun kulun saduman.

Sen her zaman gelesin, ben Vehbi’ye veresin,
Esselamun aleykum ve aleykumesselam.


Sümbülzade Vehbi Efendi

Blog

Dünaydın Sevgilim – VII

Uzun zamandır ağlamamıştım
Rimellerim akıyor.

Rakı şişesi takıldı gözüme. İlk kez Rakı içen bir genç kız gördüm bu gece “çok yakıyor” dedi. Gerçekten yakıyor mu insanın içini diye düşündüm bende. Bir insanın içini başka bir insan yaktıktan sonra rakı, o yangına su oluyor deyip geçtim. Kız şaşırdı, belli ki beklemiyordu bu cümleyi. Acaba dışardan bakınca da sensiz mi duruyorum? İçerden bakanlar öyle diyor da..

Oturuyorum Rakı Sofrası’na. Önce yeminimi içiyorum sonra bir bardak su. Sek gitmiyor yeminlerim zaten dolaba koymamışım gün ışığında bozulmuş hepsi. Bembeyaz Rakıya bakıyorum bir de önümdeki genç kıza, müzik sesi var oldukça fazla. Kafamın içerisinde çalınıyor bir şeyler sanki. Genç kız çok güzel. Öyle ki seni unutturacak kadar güzel. Ben seni unutturacak derken o her haliyle seni anımsatıyor bana. İşte işin ilginç yanı da bu olsa gerek.

Sıkı durun!
Aşka yakın bir yerlerden bildiriyorum. Yüreğimin en uzak diyarlarında konuşmaya çalışan bir sefil var. Konuştukça sefilleşen, sefilleştikçe güzelleşen bir “sefil”. Derinden geliyor her ses. Güzel kız ideallerinden bahsediyor bana. Bir zamanki “İrfan’ı” hatırladım bir an. Neresinden tutarsam tutayım bu muhabbeti, bir yerinden sen çıkıyorsun ve elim yanıyor. Kaybettiğim bir “ben” var bu gecenin ortasında. Adresini bilmediğim için sana yazdığım kartları kendime atıyorum, “Gelen Posta Listesi”nde de adımı görünce seviniyorum.

Sen okumuşsun gibi.
Okuyup mutlu olmuşsun gibi.
Mutlu olup
Bana yazmışsın
Gibi.

Yükseklik korkum var benim. Bu yüzden alçaklara fazla yakınım işte, en azından böyle avutuyorum kendimi. Sen alçak değilsin, ben alçak değilim. Gölgelediğimiz alçaklar utansın. Yanarım da bugüne kadar kimsenin gölgesinde soluklanamadım; ona yanarım. Zavallı yüreklerde dolandım durdum, çırpınanları görüyorum bazen. Kafama esiyor gecenin bir yarısı sokağa çıkıyorum. Numarasını senle iliştirdiğim bir otobüse biniyorum, içinde adının geçtiği bir durakta iniyorum. Sokaklarda rüzgar sesi bile yok. Geziyorum ve ayak seslerimi katıyorum gecenin karanlığına. Bu aralar rimellerim akıyor diye üstüm başım simsiyah. Bu durum “Mavi”yi küstürüyor. Karşı karşıya geldiğimizde sustuklarımı getiriyorum gözümün önüne cebimden içkimi çıkarıyorum bir de onların “olmamışlığına” içiyorum. Derler ya; “şu kedi aç mıdır tok mudur?” diye dertlenip içelim. Sokakta kedi yok ki aç olup olmadığını sorgulayıp içeyim. Aslında mantıksızlık kaplamış dünyamı, alkolün uyuşturduğu bedenim, sana hayran olan ruhumun umrunda değil ki. Bedenimin her hücresi sana aşık biliyorum ve o kadar küçümsüyorum ruhumla baktığım zaman. Bedenimi hareket ettiremezken ben, ruhum geçip karşıma alay ediyor “Ne oldu? Unuttun mu?” diye.

Sana olan aşkımın -ki bu kelimeyi hiç sevmem- ayakları ters dönmüş artık. Gören, işiten ve şahit olan herkes kaçıyor etrafımdan. Ağızları açık, içlerinde bir pişmanlık. Yüzümü görmeden seni ve beni tanıyanlar “keşke” diyor. Görüyorum, biliyorum tüm bunları.

Bilirsin ya,
Sen de bilirsin.

Bencillik değil benim ki;
Fazla rahatlık.
Rahatlığım
Aşkın gözünden dünyaya bakmam değil;
Aşkın bir gözünü kör edip
Diğerine resmini
Koymam

Fotoğraf: Sema Demir
P.S: Büyüdükçe güzelleşiyoru(m)z

mirfanK’09 ´CZ´
[Dünaydın Sevgilim – VII]
Blog

Azab-ı Vicdan

Önsöz: Herkesin hakkı haddi kadardır, haddini aşan hakkını kaybeder. Alp Kurudirek

Kölesi olacaksın
İçinde yanan ateşin
Dönüp ardına baktığında
Seni anımsatan piç bir aşk
Bulacaksın.
Kaşı gözü sen,
Kum saatinin üzerinde sen,
Akıp giden kum taneleri
Yine sen!
Kendi fitilini ateşe verdin
Şimdilik benim can’ımı yakıyorsun
Zaman geçikçe ufalacaksın,
Kendini yakacaksın
Ve
Kanguruya benzettiğin aşkın
Kesesine gururunu koydun sen
Gururun büyüpte
Sığmadığı zaman kesesine
Tekrar piç bir aşk
Olacaksın
Can’ımı başka kollarda mutlu gördüğün zaman,
Saklanacak delik arayacaksın.
Bir gece ansızın
Adadığın bir şarkı duyduğunda
Ruhunu karşına alacaksın
Ve
En büyük deliğe
Saklanacaksın ama ne çare?

Canın cehenneme!

Fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’09 ´CZ´[Dünaydın Sevgilim – Can’ıma Değsin!]
Blog

İstanbul’u Gördüm

Unutmadan,
İstanbul’u gördüm gitmeden
Yedi Tepesi’ni de gördüm
Sevmeden yaşar mı insan?
Sen de sevmiştin burada
Biliyorum
İstanbul’u gördüm
Boğazda çırpınan kahpelikleriyle
Kız kulesine yüzen çarpık aşklarıyla
Sahilde el ele
Dolaşan
Aşıklarıyla
İstanbul’u gördüm
Yalısında sefasıyla
Gökyüzünde cefasıyla
İstanbul’u gördüm
Bir Cami’de
Sela sesiyle uğurladı beni.
Gururlandım
Şad oldum
Birileri dinlerken İstanbul’u
Ben
Gökyüzünde
Kayboldum.

mirfanK’09 ´CZ´[ Dünaydın Sevgilim – Bir Gidiş ]
Blog

Hayallerim Yağıyor

Camımı dövüyor inatla
İri iri yağmur taneleri
Birisi beni bunlardan etkilenmeye zorluyormuş
Gibi
Sanki.

Adınla başlayıp buharlaşan
İçinde senden başka hiçbir şey
Bulunmayan
Hayallerim yağıyor burada.
Senden fırsat bulup
Beni tanıyanlar
Arada camıma vuruyorlar
İnatla
Üşümüşler belli
Ama buharlaşan umutlarım
Oralı bile olmuyorlar
Gökyüzünde bir yerlerde
Seni bekleyişteler
İnatla
Bir damla sızıyor odama
Sıcacık
Dokunuyorum parmağımla
Kaybolup gidiyor tenimde
Ama bilemiyorum hayallerim mi
Umutlarım mı
İçini ısıtan.
Bir beşikte hüzün
Bir beşikte sevinç var
Ve
Onları sallayan yokluğun.
Hiç olmamışlığınla uyutuyorsun ya
Bu kadar şeyi
Var olsan
Kimler uyuyacak
Bilmiyorum
Ey hiç olmamış yâr!
Ey olmaya meyili olmayan yâr!
Boğazımda işitebildiğim soluk seslerim var
İçerime giden
Beni solduran sesleri
Duymuyorum artık
Uyuştu bedenimin solu
Ben uyanık
Ve ufacık
Bekliyorum
Güneşin yanındaki gülüşünü
Sen gülünce
Uyuyacağım
Ve sen solunca
Bir daha asla uyanmayacağım
Söz.

Fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’09 ´CZ´[Dünaydın Sevgilim – Yağmur]
Blog

Erzurum Kadar Soğuk

Üşüyor ellerim.
Düşünüyorum seni;
Vedalaşsak bir gün gerçekten.
Sana şans dileyecek kadar seviyorum seni.
Bir gün olur da,
Başkalarını sevmeme engel oluyor varlığın
Diye
Haykırırsan bana
Elveda
Diyebilecek kadar çok
Seviyorum seni.
Erzurum kadar soğuk yüreğim
Şimdi
Düşünüyorum seni
Yorgun düşmüşsün belli.
Biliyorum elinde her şeyim.
Sen sen ol,
Yalanın boyunu aşmasın hiçbir zaman
Ömrüm yolunda
Bitap inan
Esip gürlüyorsun ya bana.
Esmeyi bırakırsan diyorum
Ya ayaklarının dibine düşerim
Ezersin beni
Ya da
Rüzgar gibi çarparım yüzüne
İçine çekersin
Belki
Beni

Fotoğraf: Murathan Özbek [Erzurum Ekspresi]

mirfanK’09 ´CZ´
[Dünaydın Sevgilim – Erzurum’dan Yakarış]
Blog

Ayyaş

Seni unutacak kadar sarhoş olursa bedenim
Musalla taşında ayılayım
Mertek limonum olsun
Münker ve Nekir
Şahidim

Fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’09 ´CZ´
[Dünaydın Sevgilim – Sarhoş]