Blog

yön

insanın gözleri çöker de
enkazından toz çıkmaz bilirim.

zamansız söyledin yönünü,
boğazıma oturdun-
içime bakıyorsan eğer manzaran güzel,
aynalardan korkuyorsan,
içim cehennem.

mirfanK’15
Blog

Memleket

oralarda bir yerlerdesin,
“güneşe uzanacağımız günler yakın” dedin
senin yakın dediğin yarın kadar uzak
ve ben bir geceyim;
koynumda dolunay, adın ezberim.

buralarda bir yersin,
bakıyorum yoksun
ama yumuyorum gözlerimi, yerimsin.

Blog

ihtimal

iki eksik beden idik bu kızıl kumlarda,
bir ihtimal daha vardı,
başını okşayıp sırtını sıvazladığımız küçük bir ihtimal;
tüm kumları yeşile boyayacak,
boğazımızdan maviyi taşıracak bir ihtimal.

gözyaşının dahi yetmeyeceği acılar bıraktın bu kumlara,
ihtimal dahi gözü yaşlı.

damla damla bebek düşüyor gökten,
ve kelebekler
bu mevsimde de öldüler.

mirfanK’15
Blog

Mühim

elinde tuttuğun ölgün ışık düne ait,
farkında değilsin
-mühim değil.

senin yarın sende kalsın,
dilediğin yarın bakıp içlendiğin gökyüzü kadar uzak
yarın gelsin, anlayacaksın
-mühim değil.

benim yarım
senden arttım
adımı biliyor musun?
-mühim
değil-

mirfanK’15
Blog

Tan

kabuğundan sıyrılıp yeniden gözle kendini,
hiç dokunmadığın ama
parçalanışına ses etmediğin kendine bak yeniden.

uzun uzadıya yordun, yoğurdun içini
değme, doğsun gün
in omuzundan gündüzün, seyret nadası.

zehrini sakla,
tanı seherden ayır,
bundan gayrı yorganın gök
yastığın bi’ alagül.

mirfanK’15
Blog

Boyacı

hissediyorum gölgede bıraktığın izi,
inatla kovuyorum günü, güneşi.
elimde masmavi bir boya lekesi
-ben ki küskün geceye-
doğmasın istiyorum güneş,
saklansın istiyorum gün.
izin yabancı,
izin bi’ sağır masalı,

ahmaklık bendeki
hâlâ boyuyorum zihnimi.

medium say

mirfanK’15
Blog

sis

birkaç dokunuş eksik,
birkaç şarkı hatırsız,
biz yine tamdan bi’ eksik kaldık.

***

acından da geçtim, geçmedim değil
sevdalısıyız ya rüzgârın,
mevsim hiç ama hiç önemli değil.

göremiyorum seni artık
bu mevsim bile sisli
güneş misin
bulut mu?

mirfanK’15
Blog

Bi’ Dilim Zaman

bi' dilim zaman


Evvel zaman içinde
İki çocuğun olsun istiyorum dua ile.
Birisi doğarken ölsün,
Diğeri de yaşarken öldürsün
Seni.

geceleri masmavi yapışırken düşlerime sen
şimdi kapkaranlık bir düşsün.
zifiri düşüyorsun
ama
kafanı kanatacağın duvarlar beyaz.

. . .

küçükken süt dişlerini çektirmeye taksiyle gitmişti yakın bir dostum,
büyüdü, hala her sarı arabayı o taksi sanıyor.

sonra ben büyüdüm
büyüdüm de ne oldu?
büyüyünce kuş üzümü olacak çiçekler kokmamaya başladı ve yüreğimdeki en lezzetli tatlı diye övündüğüm tepsilerin dibini kahpelik tutmuş!

ama neresinden tutarsan tut,
eline bulaşıyor senin.

yüreğime kim almıştı seni?

bi’ dilim zaman dileniyorum şimdi:
geçmişe gelip
seni dilimlemek için.

dilim dilim.

mirfanK’11

Blog

Lanetli

lanetli
Biliyorum, kafanı her gökyüzüne kaldırdığında uçan kuşlar kadar özgür olmadığını 

ve asla “özgür” olamayacağını biliyorum. 

Şimdi sen bende ölüyorsun ya,
Aklım cenazende kalıyor.

Dokunduğun her şey mat. Evet, hayatında yer eden herkes adın geçince bir müddet gözlerini kapalı tutuyor. Öyle ki o an karanlık değil, beyaz bir perdeye leke gibi düşüyorsun.

Çünkü,

S e n  ç o c u k l u ğ u n u

D o ğ m a m ı ş  b i r  ç o c u ğ u n

G ü n a h ı n a

S a t t ı n .

Üç kuruş.

Bana ”sen sıradan değilsin” dediğinde iyi bir şey söylüyorsun sanırdım.
Meğer, kahpeliğin sıradan gelmiyormuş bana vurunca anladım.

Nefesine nefis bulanan
Bacakları kırmızı
Topukları cenin
Elleri kirli

Bir aciz görürseniz
Bacaklarını kapatın,

”O” Lanetli.

mirfanK’11
Blog

Duyum

kanlı divane, mersin, 2013
duyuyorum:
bir korkusu var baharın
bir de kokusu.
mevsimi belirsiz bu hüznümün mucidi benim,
yüreğim ağzıma geliyor gelmesine de
ben icat ettiğim hüzünde boğuluyorum.
yine de duyuyorum toprağın altındaki bir bebeğin çığlıklarını
korkusu var baharın
kokusu var toprağın
ben
duyuyorum.

mirfanK’15
Blog

Bana

-i-

gözlerimden akmıyor bazı acılar
ve ben;
uyuduğum tüm yatakları özlüyorum bu sabah.

-ii-

çaldığın için
içeridesin.

-iii-

içinden konuşuyorsun,
duyulmasın için.

-iv-

geçmişe dönüp söyleyemiyorsun sevdiğini,
dilin fakir bu yaz.

-v-

kısıyorsun sesini içinin,
içi yok.

-vi-

için içine sığmıyor
işin içi aşk,
-büyüksün.

-vii-

çare:
yarın tüm pencereleri açıp
en sevdiğin yemeği yapacağım.
-beklerim, soğutma!

m u t l u    s o n ~

mirfanK’13
Blog

Kırılım

ırmakta yüzen bir kibrit çöpü olamadım
yandığını henüz unutmuş
gökyüzü paslı bir kafeste şimdi
düne dönen o kanadı bulamadım.

mirfanK’15
Blog

Dilenci

canı yanmayan zaman diliyorum şimdi,
canım yanmadığı zaman
canım zaman
canım
sen.
dileniyorum.
mirfanK’15
Blog

Derin İçim

yalnızca bir kere sesleniyorum
-tüm uyuyanlara,
sadece
annem açıyor gözlerini.

mirfanK’14
Blog

Sorgu

güneşi duru bir öpücükle uğurladım, sen göründün biraz, biraz gözlerin göründü, gider gibi oldun sonra.
-konuşturdum geceyi, yerini bilmiyor.-

birkaç ağustos geçti görünüşünün ardından. yalan yok, birkaç beden daha dolaştım avunmak için ve bir gece ansızın:
-yokluğunu buldum, seni tanımıyor.-

gülüş. gülüşün geldi yine bi’ ara. epey gün saydım biliyor musun? gözlerindeki ışığa dokunabilmek başka bir dünyanın cenneti olmalı.
-hasretine gösterdim seni, bir türlü çıkaramıyor.-

okullar başladı. yalnızca birkaç defterim oldu benim. yazdıklarımı silip yerine yenisini yazmayı ilkokulda öğrendim. mevsimleri de. ama saçlarını öğrendiğimde unuttum tüm okuduklarımı.
-mevsimlerin dersine girdim, sonbahar saçlarını işliyor.-

ağladığını öğrendim. aynı gün yağmur da yağdı. dile kolay, göze zor. mutluluktan bile olsa ağlamamalısın, bunu sana söylemeliydim.
-yağmurun fikir babası, gözlerin.-

gözlerini daha uzun gördüğüm bir gece konuşmak istedim. sen uykuya yenik düştün ama ben özenle seçtiğim kelimelerim ile sorguya devam ettim:
-gözlerin masum, deliller yetersiz.-

bacaklarının arasında kavuşmuştu ellerin. acaba ellerimiz aynı boyda mıydı? çok yüksek bir rakımda uyudun o akşam. ben aynı yerden sormaya devam ettim:
-ellerin sorgulanmıyor, deliller yetersiz.-

uzun uzadıya sevdim seni. saçların uzadı, kısaldı, sevdim. her halini başka bir halimle sevdim. biraz kalabalıklaştık.
-bizi çeteden yargılasınlar, sevdikçe çoğalıyoruz.-

kısık ateşte idim ama hep ateşte idim. güzel piştim. beni sevdiğini söylediğin gece de uyumadım. daha yakındı sanki yıldızlar. o kadar güzeldin ki:
-aşkın itiraf etti, seni benden almış.-

mutlu-
-son.

fotoğraf: Murathan Özbek (in-)

mirfanK’14
Blog

Bi’ Kısa Sigara

işte şimdi, düşünüyorsun,
ne zaman bitti bu sigara?
hangi zaman kısa, hangi olay hafızanda?

***

dalıp gittiğin yer mi uzak, zihninde canlanan tebessümler mi eski, bilemedim.
gülüşün genç kalmış. neyle besliyorsun? bakıcısı kim?
şimdi sorular:

bi’ cümle kurdun geçen, her şeyi geçtim de (…)
her şeyi geçtin mi?

nerede olursa olsun (…) demiştin,
neredesin?

hayatının bi’ ucundan (…) diye başlayan mektubunu yaktım en son,
çivili ucundan mı tuttun?

umarım kader güzelliğimizi (…) diye suçu / yükü üstünden atan bir sonuç cümlen var,
umduğun kader mi?

sorulara ara veriyorum.

dudaklarını korumak için sürdüğün şey bende kalmış. kapağını açıp kokladım.
Allah korusun.

mirfanK’13
Blog

Terzi

yabancılaşıyor ya güz;
yine ince kırılıp
sık dokunuyorum.

not düşülsün isterim,
bugün de kimse
yalandan ölmedi.

mirfanK’13

Blog

Sensizlik

ansızın,
durduk yere yabancılaşıyorsun herkese
yeniden tanışmak için,
yeniden sevdalanmak için,
kendini bırakıp
o’na uzaklaşıyorsun yine.
-ansızın.

mirfanK’13
Blog

Kaldı

elimde; son kullanma tarihi geçmiş / tadı bozuk bir geçmiş,
belleğinden af dilemek silinmiş bir yarasa,
gözlerinde büyümeyi unutmuş ağlayan bir bebek,
yollarımda gelmeyi bilmeyen bir sen var.

avuçlarım boş-
gel.

mirfanK’13